30 Ekim 2022 Pazar

Virajı çok geniş almış Mahir bey. Kabul edelim ki usta siyasetçi bunlar. Maraş kitap fuarının gerici atmosferinde dökülmüş. Ankara'nın, eleştirilerin ve bayramın Cumhuriyet aydınlığında yola geri dönmüş. 

18 Ekim 2022 Salı

Amenna

 'Yaşayanlar bir gün ölür'

elbette
ağaçlarla
balıklarla
kuşlarla ben
âmenna

'ağlayanlar bir gün güler'
elbette
uyanmakla
anlamakla
bilmekle ben
âmenna

'kısa çöp uzun çöpten hakkını alır'
elbette
direnmekle
kurtulmakla
barışla ben
âmenna

11 Ekim 2022 Salı

Cahile cahil diyememek

ne yani, medeni bir ülke miyiz? yerlere tükürmüyor muyuz? yollar, sokaklar, parklar, apartmanlar, asansörler, okullar, umumi tuvaletler, pazar yerleri, doğa, nehirler, göller, denizler pislik içerisinde değil mi? her gün bir çocuk, kadın, hayvan, ağaç şiddete uğramıyor mu? kitabın, derginin, sinemanın, tiyatronun, şiirin, şairin, yazarın, gazetenin, bilimin, araştırmanın, bilim insanının dibine mi vuruyoruz? sanatın, sanatçının, ressamın, heykeltıraşın içine/yüzüne tükürmüyor muyuz? ölüyor muyuz bunlar için? yoksa öldürüyor muyuz bunları? burunlamıyor muyuz? cahile cahil diyememek de ne bileyim, cahil cesaretinin bir sonucu. meydan cahillere kalmış. böyle söyleyince zorlarına gidiyor.

Doğru düşündüğünüzün kanıtı doğru yazabiliyor olmanızdır.

28 Eylül 2022 Çarşamba

Yaşanmamış yaşamlar bütün kötülüklerin sebebidir.

Erick From

"yatağımın karşısında bir pencere var. odanın duvarları bomboş. nasıl yaşadım on yıl bu evde? bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? ben ne yaptım? kimse de uyarmadı beni. işte sonunda anlamsız biri oldum. işte sonum geldi. kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım"

Oğuz Atay


19 Eylül 2022 Pazartesi

Kraliçe Elizabeth

Yetmiş yıl tahta kaldı. Ama sonuçta öldü. Neyse, bizdeki yansımalarına bakmak istiyorum. Bazen mevzu halife ve saltanat tartışmalarına geldiğinde diyorlar ki "ama efendim bakın İngiltere'de saltanat devam ediyor." Orada sembolik dersek bu kez de "adamlar kültürel miras ve saygı olarak devam ettiriyorlar" diyorlar. Neymiş de bu minval üzere biz de halifemiz efendimiz hazretlerini koruyup, kollayıp varlığını sürdürmeliymişiz. Unutuyorlar Mihribanım. İngiltere bir sömürge imparatorluğuydu. Egemenlik alanında kraliyetin ekonomik, hukuki ve siyasi hakları vardı. Kraliyetin devam etmesi onların çıkarları gereğidir. Bugün hala bazı devletler İngiliz Milletler Topluluğu altında kraliyetin egemenliği altındadır. Çıkarlarının devam etmesi gerektiği için bunu korurlar tabi ki. Kraliyet kaldırılırsa İngiliz Milletler Topluluğu dağılır. İngiltere oralardaki çıkarlarını kaybeder. Biz ise sömürülmüş bir imparatorluğun kalıntısı... Bizde durum çok farklı. Bizdeki halifemiz efendimiz hazretlerinin Müslümanlar üzerinde dini ve duygusal bir bağı dışında hiçbir ekonomik, siyasi ve hukuki bir bağı yoktu. Dini ve duygusal bağı da belki sadece Uzak Doğu ve Orta Asya Müslümanları üzerinde vardı. Oralarla siyasi ve ekonomik ilişkimiz olsaydı belki onlar da Araplar gibi çoktan başka pozisyonlar alırlardı. Her şey lafta. Bizim halifelik de siyasi bir kurum olsaydı, lafta değil kağıt üzerinde yani hukuki anlamda Müslüman ülkeler üzerinde bir bağlayıcılığı olsaydı biz de kullanırdık tepe tepe. Niye elinizdeki kozu harcayalım. Bizdeki halifelik tam tersine egemenliğimiz, bağımsızlığımız ve geleceğimiz için bir tehdit unsuruydu. Hiçbir avantajı olmadığı gibi bir nevi yüktü. Öyle olmasaydı emin olun başka ülkeler kendi üzerine alır, tepe tepe kullanırdı.

24 Ağustos 2022 Çarşamba

Öğretmenler üzerine

Herkesi saygıyla selamlıyorum!

Biz öğretmenler olarak ürettiğimiz emeğin değerin farkında değiliz. Gelen ahkam kesiyor, giden burun kıvırıyor, başımızdakiler de küçümseyip daha bir de azarlıyor. Pandemi sürecinde azıcık kıymetimiz anlaşılır gibi oldu. O zaman da yata yata para alıyorlar dediler. Biz birlik olmayınca, mesleki dayanışma ve sınıf bilincine erişmedkçe daha çok eziliriz.

Bugün Türkiye'de yaklaşık on sekiz milyon öğrenci var. Bunlara biz bakıyoruz. Sadece oturup sınıfta ayak ayak üstüne atsak bile bu parayı hak ediyoruz, kimse kusura bakmasın. Bir bakıcıya ortalama iki üç bin lira verildiği bir yerde, siyasi iktidar ve yalakaları bizim hem bedenen hem de zihnen yani aktif olarak çalıştığımızı, gırtlak patlattığımızı, bir sürü bürokratik iş ve işlem yaptığımızı, çağın şartları gereği mobil olarak çevrimiçi bile çalıştığımızı ve çocukların derste, koridorda, okulda ve okul dışında birçok sosyal, duygusal ve bilişsel durumlarına maruz kaldığımızı, etkileşim halinde olmak durumunda kaldığımızı görmezden geliyorlar. Vicdanımızın ve idealist duygularımızın yanı sıra farklı görüşlere sahip olmamızın emeğimizin sömürülmesine yol açtığını meslektaşlarımıza iyi anlatmak lazım. Ayrışmamıza yol açan çok unsur var ve maalesef siyasi iktidarlar ve onların yakala yöneticileri bunu iyi kullanıyor. Memur öğretmen profilinden sıyrılıp, aydın öğretmen/lider öğretmen rolüne evrilmeli, emekçi öğretmen misyonunu üstlenmeliyiz. Yoksa egemen sınıfın ve yönetici tabakanın çocuk bakıcısı konumundan kurtulamayız. İmkanı olan çocuklarını okutup bir yerlere getirirler gene ama, yoksul halk çocuklarının payına umutsuzca okul sıralarında şaibeli sınavlarla avutulmak düşer. Bir dönem nasıl ki Köy Enstitülü öğretmenler en az iki üç nesli orta çağ karanlığından çekip çıkardılarsa bugün de Eğitim Sen'li öğretmenler bu korku ikliminden ve yozlaşmadan kurtarabilir çocuklarımızı. Ama bu, öğretmenleri kurtarmadan olmaz diye düşünüyorum. Bu yüzden her okula bir Eğitim Sen'li lazım.

Daha konuşacak çok şey var ama sözü fazla uzatmanın anlamı yok. Yürüyelim. Yani büyük bir yürüyüş örgütlemek lazım. Ses getirecek bir yürüyüş.

Saygılarımla...

2 Şubat 2022 Çarşamba

Kültürel okuryazarlık

 İçinde yaşadığın toplumun, öğretmenlik yaptığın muhitin, veli-öğrenci profilinin kültürel yapısını az çok bilmek, anlamak, empati kurmak ve ona göre davranmak demektir.

İçinde yaşadığı toplumun farklı kültürel özelliklerini bilir, düğün, cenaze, bayram gibi törenlerine katılır, onların dilleri veya şivelerinde hiç olmazsa teşekkür etmeyi bilir, inanç/mezhep farklılıklarına dikkat eder ve hassasiyet gösterir. Her türlü farklılıklara karşı önyargısız bir şekilde yaklaşır.

Evet. Her gittiğim okulda çevre incelemesi yaparım. Öğrenci alım çevresini inceler, öğrencileri geldiği kültürel ortamı analiz ederim. Örneğin bir ilimizde öğretmenlik yaparken oranın yerel bir bayramını öğrenmiş, dersimde o gün geldiğinde çocukların bayramını kutlanmış, o günkü kazanımla ilişkilendirmiştim. Çocukların çok hoşuna gitmişti. Derse ilgileri artmıştı.

Kültürel ortam duygu ve davranışlarımıza etki eder. Bazen örneğin Suriyeli çocuklar veya hatta Suriyeli komşularımızla bile "şükraaan!, iş keyfeeek?" gibi sözlerle iletişim kurduğumuzda nasıl da etkileşim artıyor, onun gibi içinde yaşadığımız toplumun kültürel özelliklerinin farkında olmak ve ona göre bir davranış biçimi geliştirmek okulda ve sınıfta öğrenme ortamına önemli katkıda bulunacaktır. Onların derse ve etkinliklere katılımını dolayısıyla başarılarını artıracaktır.

Kültürel ortam duygu ve davranışlarımıza etki eder. Bazen örneğin Suriyeli çocuklar veya hatta Suriyeli komşularımızla bile "şükraaan!, iş keyfeeek?" gibi sözlerle iletişim kurduğumuzda nasıl da etkileşim artıyor, onun gibi içinde yaşadığımız toplumun, öğretmenlik yaptığımız muhitin kültürel özelliklerinin farkında olmak ve ona göre bir davranış biçimi geliştirmek okulda ve sınıfta hatta okul çevresinde öğrenme ortamına önemli katkıda bulunacaktır. Öğrencilerimizin derse ve etkinliklere katılımını dolayısıyla başarılarını artıracaktır. Öğrencilerin farklı kültürlere saygılı olmalarını sağlayacaktır.