10 Eylül 2016 Cumartesi

“Coğrafya, kaderdir” der İbn-i Haldun! Tarih ise, kaza...
Kaderimizi yaşıyoruz. Yaşadık... Eğer değişmezse yaşayacağız. Geçen gün öğretmenler odasında arkadaşlarla aramızda bu konuyu konuşmuştuk kısaca: Kaderi değiştirmek mümkün mü? Mümkün, tabii... Kaderi dua ile değiştirebilirsiniz. Çalışanın duası kabul olunur ancak. Çalışan ve düşünen beyinler,  denizin ortasına toprak doldurup tarım yapıyor. Çölün ortasından, buzulların altından petrol çıkartıyor.
Çok çalışmak, çok okumak... başka çaresi yok! Bakın, 100 yıl önce bu coğrafyada ne yaşanmışsa 100 yıl sonra aynıları yaşanıyor... Yüz yılda bir tarih tekerrür ediyor. Kuran'da asır suresi var, bilirsiniz... Allahu teala asra yemin eder! Bu yüzyılda bir şeyler var...
Tarihini bilmeyen bir milletin coğrafyasını başka milletler çizer. Her şeye kaza gözüyle bakarsan kaderini başkaları tayin ederler.
Sevgili öğrenciler... Bugün İslahiye'nin düşman işgalinden kurtuluşunun 98. yıl dönümü... Bu vesileyle dilimiz döndüğünce bir iki kelam edelim.
Kurtuluş savaşını Mustafa Kemal Atatürk bu topraklarda planlamıştır desem, şaşırırsınız değil mi! Hatay, Suriye, Halep, Afrin, Hassa, Kazıklı, Söğüt, Aktepe ve İslahiye...
Evet, İslahiye'de... Bu bölgedeki milli mücadele Hatay'dan, Hassa ve Maraş'tan ayrı düşünülemez... Antep farklı... Coğrafya kaderdir, dedik ya... Hatay – Maraş çöküntü hendeğidir burası, herşeyiyle çok benzer birbirine... Her ne kadar idari olarak günümüzde Antep'e bağlı olsa da, Hititlerden beri coğrafi olarak, tarihi olarak aynı kaderi yaşar... Yesemek, Zincirli, Tilmenhöyük...
Sonun başlangıcı, başlangıcın sonu mu yoksa... Günümüzden 100 yıl sonra tarih, Suriye'nin kuzeyinde, kimi zaman alttan alta, kimi zaman göstere göstere yaşananları nasıl yazacak kim bilir...
Çok geriden almaya gerek yok, Fırka-i Islahiye, Cevdet paşalar, Derviş paşalar dönemine gitmeyeceğim. Berlin – Bağdat demiryolu bizim buralardan geçer: Fevzipaşa, İslahiye, Meydanıakbez, Raco, Afrin... Halep'in kuzeyinde makas vardır. Oradan bir ucu Bağdat'a bir ucu Hicaz'a... II. Abdulhamit Han peygamberimizin ayakucuna kadar demiryolu döşemiştir... Bizim buralardan geçer... Almanlara yaptırmıştır. Ve telgraf hatlarıyla donatılmıştır Anadolu... Şimdi girmeyelim. Uzun konu...
Birinci Dünya savaşını bitiren Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığında ordularımız Halep'te idi. Yıldırım orduları grup komutanı olarak Mustafa Kemal'da burada idi. Halep'te kaldığı otel odası hala günümüze kadar duruyordu. Savaşın ilk yıllarında gidip gelenlerden biliyorum. Suriye hükümeti müzeye dönüştürmüş idi. Şimdi ne haldedir bilmem.
Yıldırım Ordularının merkezi Adana'da ama, Kolordusunun biri Raco'da... Raco şimdi Afrin ilçesinin 400 haneli bir köyü... Mustafa Kemal burayı ikmal maksadıyla kullanmış. Aktepe, Söğüt, Hassa taraflarıyla irtibatlıydı. Yazışmaları Hassa telgrafhanesinden yapardı. Söğüt'lü bir ailede konuk olurdu. Ailenin şeceresine, kayıtlarına bakar, etrafdaki aileleri araştırmıştı. Bu bölgenin 40 asırlık Türk yurdu olduğu fikrine orada kapılmış. Mondros Ateşkes Antlaşmasına karşı çıkması nedeniyle Yıldırım Orduları lağvedilince, kendisini boşa çıkarmak amacıyla, yanındaki arkadaşlarıyla, emrindeki kolorduyla Raco'da bir devlet kurmak fikri... Raco bize çok uzak değil. Meydanakbez'in karşısı...
Ateşkes gereği, ordular terhis edilecek ya, edilmiş mecburen... Silah ve cephaneler halka dağıtılmış, bakın bunu unutmayın! Antep, Urfa, Maraş, Osmaniye'de... Yöre halkını örgütlemiş, trene binip Raco'dan İstanbul'a hareket etmiş biliyorsunuz. Geldiğinde gördüğü manzara karşısında “geldikleri gibi giderler!” diyor ya... Belki de buradaki halktan, halka dağıtılan cephaneden, halkı örgütlemek maksadıyla görevlendirdiği arkadaşlarından aldığı güce dayanarak öyle söylemiş olabilir... (Kazıklı'da bir kuvayımilliye karargahı kurdurmuştu. Asteğmeni, sakallı zabit lakablı Süleyman Beye...)
Mondros Ateşkes Antlaşmasının 7. maddesine dayanarak İngilizler Maraş, Antep ve Urfa'yı işgal ettiler. Bu işgaller sırasında pek ciddi bir çatışma yaşanmadı. İngilizler uyanık... İşgale gelirken yanlarında sömürgelerinden müslüman askerler getiriyorlar. Tereyağından kıl çeker gibi de buralardan çekiliyorlar. Fransızlara Suriye söz vermişlerdi ama eşantiyon olarak Antep, Urfa ve Maraş'ı da veriyorlar. Kendileri ortadoğunun geri kalan topraklarında siyasetlerini rahat rahat yürütüyorlar. (petrol siyaseti) Fransızlar ise romantik... Saf mı diyeyim yoksa! İngilizler müslüman askerler getirirken Onlar Ermeni askerleri getiriyorlar... Ermenilerin yaşadıkları/anlattıkları onlara pek romantik geliyor. Buralarda oyalanacaklar. Sakarya savaşına kadar... Neyse bölge Fransızlara devredilince, gelirken yanlarında Ermeni taburlarla geliyorlar. Bu onların saflığını veya kötü niyetini gösteriyor. Maksatları burada mandater bir yönetim kurmak mı? Bunu Türk milletini kaşıyarak yapamacaklarını bilmezler gibi... Önce Kilis üzerinden Antep'i, Pazarcık üzerinden Maraş'ı devralıyorlar. Ve karşılıklı çatışmalar başlıyor. Sütçü İmam ve Bayrak olaylarını sadece isimlerini anarak geçelim. Ayrı konu! İskenderun üzerinden Hatay'ı Mersin üzerinden Adana'yı işgal ediyorlar. Bahçe ve İslahiye Fransızların işgal süresince ikmal yolları... Bu dağlardaki (Esenler, Köklü, Hasanbeyli, Türkoğlu'nun Fındıcak köyleri ve Zeytun nahiyesi) Ermeni nüfusu lojistik katkı sağlıyor kendilerine. Sivas kongresinden sonra Mustafa Kemal tarafından Maraş'a gönderilen Arslan beyin örgütlediği milli güçler Fransızlara zor anlar yaşatıyor. Maraş'taki çatışmalar şiddetlenince, şehirde daha fazla tutunamayacaklarını anlayan Fransızlar geri çekilme kararı alıyor. 12 Şubat 1920'de... Geri çekildikleri tarihe bakar mısının? Şubat! Bizim bu yörenin en soğuk mevsimi... Maraş'ın poyrazı... Fransızlar öylesine saf mı diyeyim.... Geri çekilmek için önlerinde iki yol var: Birisi Pazarcık üzerinden Antep'e... Ancak Kılıç Ali bey kuvayı milliyesi bu bölgede çok güçlü, geçemiyorlar. Ayrıca  Fransızlar, Antep'te de zor durumdalar. İkinci yol: Türkoğlu üzerinden Fevzipaşa'ya gelip demiryolu ile Suriye'ye veya Adana'ya geçmek... Asıl mücadele bu arada oluyor. Mustafa Kemal o sıralar Sivas'ta... Yazışmalar var. Önceden ayarladığı üzere, Arslan bey, Yörük Selim bey, Kılıç Ali bey, Şahin bey, Ali Saip, Özdemir bey gibi yurtseverler Fransızlar'a zor anlar yaşatıyor. Aksu köprüsü, Türkoğlu, Beyoğlu (Bababurun - şimdi orada güzel bir piknik alanı var, giden var  mı?) arasında şiddetli çarpışmalar oluyor. Belpınar – Sakçagözü arasında da... Yörenin ileri gelenlerinden Hurşit ağanın adamları, geri çekilmekte olan Fransız ve Ermeni birliklerine ağır kayıplar verdiriyor. Aynı Hurşit Ağa birçok masum Ermeni çocuklarını, kışta kıyamette koruma altına alıyor. Yörede herkesin bildiği sırdır bu kişiler... Neyse... Güç bela Fevzipaşa'ya ulaşanlar trenlerle Suriye veya Adana tarafına geçmek istiyorlar. Bu kez Kazıklı köyü dolaylarında, Güvercin geçidi denilen mevkide demiryollarını tahrip ediyor, Sulumağaralı Nebo ağanın adamlarıyla, Asteğmen Süleyman beyin milisleri...
12 Şubat 1920'de başlayan geri çekilme tam 9 ay sürüyor. Nutuk'ta geçer bu çatışmalar. Bölgede aralıklarla yaşanan çatışmalar neticesinde 13 Kasım 1921' de ilçemiz İslahiye'de bir tek Fransız askeri kalmıyor. İki gün sonra da Hassa  düşman işgalinden kurtuluyor. Tabi bu işgalin sona ermesinde Sakarya zaferinin de etkisi var. Bir Fransız generali “biz” diyor, “geç ayıldık!” İngilizler halkın elindeki silahları toplamadan bölgeyi bize terketmişler. Bir de, Ermenilerin dolduruşuna geldik. Biz bu bölgede oyalanırken onlar (İngilizler), ortadoğunun petrolüne konmuşlar...Ancak 21 Ekim tarihli Ankara antlaşması ile çizilen sınırlar, bölgeyi öyle yerlerinden yaralıyor ki, şimdi yaşanan çatışmalar daha kabuk bağlamamış bu yaraları tekrar kanatıyor. Suriye'nin kuzeyini kastediyorum... Neyse güncel bir konu, girmeyelim.
Bölgenin kaderi 1938'lerde gene kesişiyor. Mustafa Kemal, Fransızlarla Hatay görüşmeleri olurken, önce Mersin'e, ordan Adana'ya geliyor. Doktorlar seyahati yasaklamış olmasına rağmen, tatbikatlar ve askeri geçit törenleri organize ediyor. Dış basında hastalığı ile ilgili elimizi zayıflatacak haberler var. Hatta İslahiye'ye (Fevzipaşa'da mola verdiğini Banılı Aşık İbo anlatırdı.) gelip tren vagonlarında Hatay'dan gelen bağımsızlık yanlıları ile görüş alışverişinde bulunuyor. Zaten bu geziden sonra sık sık komaya giriyor ve hayata gözlerini yumuyor. (*) Türk askeri iki koldan Hatay'a giriyor. Bir kol Erzin – İskenderun üzeri, diğer kol İslahiye – Hassa üzeri...
Yüzyıl sonra, gene bölgemiz karışık, emperyalistlerin çıkar çatışmaları arasında toz bulut ortalık. O zamanlar İngilizler ile Fransızlar al gülüm ver gülüm yaparken, şimdilerde ABD ile Rusya anlaşıyormuş gibi yapıp çıkar çatışması arasında bölge halklarını birbirine kırdırıyorlar. Emperyalistlerin oyununa gelip, kader ortaklığı yaptıklarınla yollarınız ayrılırsa her iki tarafında başına neler geldiğini yazdı geçen yüzyıl tarihler. Yüz yıl önce Kürtlerle Türkler kader ortaklığı yaptılar. İki yüz yıl önce Ermenilerle... Millet-i Sadıka idi Osmanlı için... Meşrutiyeti birlikte getirdik bu topraklara... Neler oldu sonra... Müslüman Araplar bile bu kader ortaklığında yer almamışlardı...
Kaderi değiştirebilir miyiz? Diye sormuştum konuşmamın başında. Değiştirmenin sırası... Bu mümkün... Yüzyıl önce yaşananlar, yüzyıl sonra kaderimiz olmaması için, uyanık olmalı, dayanışma içerisinde olmalıyız. Savaşa inat, barışı savunmalı; düşmanlık tohumları ekenlere inat kardeşlik elimizi uzatmalıyız. Çok okumalıyız çocuklar. Çok çalışmalıyız. Canları pahasına bize bu toprakları bırakan aziz şehitlerimizi, gazilerimizi unutmamalıyız. Bu vesileyle, başta ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyorum.

(*) “Ben gerektiğinde en kıymetli hediyem olarak milletime canımı vereceğim.” demişti bir zamanlar. Sözünde durmuş demek!

11.11.2015/Hilmi Dervişoğlu/Sosyal Bilgiler Öğretmeni

8 Eylül 2016 Perşembe

Birinci kurtuluş savaşında cepheler:
Doğu cephesi, Ermenilerle
Güney cephesi, Fransızlarla
Batı cephesi, Yunanlılarla

İkinci kurtuluş savaşında cepheler:
Güneydoğu cephesi, PKKyla
Güney cephesi, IŞİDle
İç Anadolu cephesi, FETÖyle

Mustafa Kemal'e başkomutanlık yetkisinin verilmesi
Tayyip Erdoğan'a "başkomutanlık"! yetkisinin verilmesi (ohal)

Tekalifi milliye emirleri
Demokrasi şehitlerine yardım kampanyası

Hıyanet i vataniye vataniye kanunu
Kanun hükmünde kararnameler

Sakarya meydan savaşı
Fırat-Dicle meydan savaşı

Büyük taarruz
Fırat kalkanı harekatı, başbakanın Çukurca'da taarruz açıklaması

İzmir'de düşmanın denize dökülmesi
Allahın izniyle düşmanların Fırat ve Dicle'ye dökülmesi

Lozan barış antlaşması
Musul-Halep koridorunun anavatana katılmasıyla misakı millinin gerçekleştirilmesi

5 Eylül 2016 Pazartesi

Derin devletimiz var...
Paralel devletimiz var...
Üst aklımız var...
Biz bunun neresindeyiz?